Quantifiers / sayılabilen ,sayılamayan isimler

Quantifiers / Hem sayılabilen hem sayılamayan isimlerle


Quantifiers sayılabilen sayılamayan isimler miktarını ifade etmek için kullanılır. 
Bunların bazıları some, any, not any, enough, all, more, most, less, least, no, none, some, plenty of, Lot of, part of the, enough, half of the ,none of the, the other


Some


Anlamı: bazı

İngilizce ders 1, Quantifiers sayılabilen sayılamayan isimler

There are some books on the shelf. 
Rafın üzerinde bazı kitaplar var. 

örneğin;
She bought some bread from the bakery. 
Fırından bazı ekmekler aldı. 

Can I have some water, please? 
Lütfen biraz su alabilir miyim?. 

She bought some groceries from the store. 
Marketten bazı yiyecekler aldı. 

We need some information about the event. 
Etkinlikle ilgili bazı bilgilere ihtiyacımız var.


Any


Anlamı: herhangi bir

örneğin;
Do you have any questions?
Herhangi bir sorunuz var mı?

I don’t have any money. 
Herhangi bir param yok.

Is there any milk in the fridge? 
Dolapta herhangi bir süt var mı?


Not any


Anlamı: hiçbir

örneğin;
There aren’t any books on the table. 
Masada hiç kitap yok.

He doesn’t have any siblings. 
Hiç kardeşi yok.

We didn’t find any information about the topic. 
Konuyla ilgili hiç bilgi bulamadık.


enough


Anlamı: yeterli

örneğin;
I have enough time to finish the project. 
Proje bitirmek için yeterli vaktim var.

He doesn’t have any siblings. 
Hiç kardeşi yok.

Did you eat enough food? 
Yeteri kadar yemek yedin mi?


All


Anlamı: hepsi,tüm

Farklı şekillerde ,anlamlarda kullanılır..bütün,tüm,hepsi,her,hep…anlamlarındadır.

örneğin;
All students passed the exam. 
Tüm öğrenciler sınavı geçti.

She ate all the cake.
Tüm keki yedi.

We finished all the work before the deadline.
Tüm işleri süresinden önce bitirdik.


Quantifiers sayılabilen sayılamayan isimler / The,aitlik …bildiren Quantifiers sayılabilen sayılamayan isimlerle / sayılamayan isimler ve sayılabilen çoğul isimlerden
önce kullanarak gerçekliği ,nesnelliği olan bir topluluktan bahseder.
All – (the,my,your…) -isim


Bir olaydan bahsettiğinizi düşünün. Olayda birden fazla kişi var ve hepsi yaralı..işte ‘all’ kullanırız. Bu olaya dahil olan ..yani bir gruba dahil olan somut bir kalabalığı ifade eder.

örneğin;
Bütün insanlar yaralandı.
All the people were hurt. 

Bu kazada bütün insanlar yaralandı.
All the people were injured in this accident. 

Tüm yemeğini yedim. 
I ate all her food. 

Tüm saçımı boyadım.
I dyed all my hair.

sayılamayan isimler ve sayılabilen çoğul isimler ile tek başına kullanılır
Böyle bir durumda belli soyut bir topluluğu ifade eder. 
Kavramsal bir ifade vardır.
All – isim


İngilizce sıfatlar, definite-indefinite articles, Quantifiers sayılabilen sayılamayan isimler

Bütün kediler sevimlidir.
All cats are cute.

örneğin;
Bütün zebralar siyah ve beyazdır.
All zebras are black and white.


All of


Anlamı: hepsi,


All of – çoğul zamirler


örneğin;
Hepimiz ingilizce konuşabiliriz
All of us can speak english


All of – soru ve ünlem cümleleri


All-that,this..sayılamayan isimler ile kullanılabilir. 
all that,this – sayılamayan isim

örneğin;
Tarladaki tüm bu pirinç hasat edilecek mi?
Will all this rice in the field be harvested?

Bütün bu şekeri koymayın!
Don’t put all this sugar!


All of – soru ve ünlem cümleleri


All-these,those..sayılabilen isimler ile kullanılabilir. 
all those,these – sayılabilen isim

örneğin;
Tüm bu bitkilerin sodyuma ihtiyacı var mı?
Are all those plants need sodium?

Did you put all those eggs in the basket?
Bütün şu yumurtaları sepete koydun mu?


All + zaman dilimi


örneğin;
I smoke all day.
Bütün gün sigara içiyorum. 

I go to English course all week. 
Bütün hafta İngilizce kursuna gidiyorum.


More


Anlamı: daha fazla,

örneğin;
I need more time to complete the task.
Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacım var.

Can you give me more information? 
Daha fazla bilgi verebilir misiniz?. 

He wants more money for the project. 
Proje için daha fazla para istiyor.


Most


Anlamı: çoğu,en

örneğin;
Most people prefer coffee over tea.
Çoğu insan çay yerine kahveyi tercih eder.

She visited most of the countries in Europe. 
Avrupa’daki çoğu ülkeyi ziyaret etti.

Most students completed the assignment on time.
Çoğu öğrenci ödevi zamanında tamamladı.


Less


Anlamı: daha az

örneğin;
Most people prefer coffee over tea.
Çoğu insan çay yerine kahveyi tercih eder.

She visited most of the countries in Europe. 
Avrupa’daki çoğu ülkeyi ziyaret etti.

Most students completed the assignment on time.
Çoğu öğrenci ödevi zamanında tamamladı.


Least


Anlamı: en az

örneğin;
He is the least qualified candidate for the job.
İş için en az nitelikli aday o.

This option has the least amount of risk. 
Bu seçenek en az risk içeriyor.

I have the least interest in that topic.
O konuda en az ilgim var.


No


Anlamı: hiç, yok

örneğin;
There is no milk in the refrigerator.
Buzdolabında hiç süt yok.

There are no chairs available in the meeting room. 
Toplantı odasında hiç boş sandalye yok.


None


Anlamı: hiçbiri

örneğin;
None of the students passed the test.
Öğrencilerin hiçbiri sınavı geçemedi.

None of the answers were correct.
Verilen hiçbir cevap doğru değildi.


plenty of


Anlamı: bol miktarda

örneğin;
There are plenty of chairs for everyone. 
Herkes için bol miktarda sandalye var.

She has plenty of time to finish the task. 
Görevi bitirmek için bol miktarda zamanı var. 

We have plenty of food for the party. 
Parti için bol miktarda yiyeceğimiz var.


a lot of


Anlamı: çok ,birçok

örneğin;
He has a lot of friends. 
Çok fazla arkadaşı var.

I have a lot of work to do today. 
Bugün yapmam gereken çok iş var.

They bought a lot of souvenirs from their trip.
Yolculuktan çok sayıda hatıra eşyası satın aldılar.


part of the


Anlamı: bir kısmı

örneğin;
He is part of the team. 
O, takımın bir parçası.

She played a part of the song on the piano. 
Piyanoda şarkının bir kısmını çaldı.

We are part of the larger organization.
Daha büyük bir kuruluşun bir parçasıyız.


half of the


Anlamı: yarısı

örneğin;
Half of the students are from different countries. 
Öğrencilerin yarısı farklı ülkelerden.

She ate half of the pizza. 
Pizzanın yarısını yedi.

We have completed half of the project.
Projenin yarısını tamamladık.


none of the


Anlamı: hiçbiri

örneğin;
None of the students passed the exam. 
Öğrencilerin hiçbiri sınavı geçmedi.

None of the doors were locked. 
Kapılardan hiçbiri kilitli değildi.

None of the options are suitable. 
Seçeneklerin hiçbiri uygun değil.


the other


Anlamı: diğer

örneğin;
She took one book and left the other on the shelf. 
Bir kitap aldı ve diğerini rafta bıraktı.

He likes one flavor of ice cream, but the other flavors he doesn’t enjoy. 
Bir çeşit dondurmayı sever, ancak diğer çeşitleri beğenmez.

Some people chose one route, while the other group chose a different route.
Bazı insanlar bir rota seçti, diğer grup ise farklı bir rota seçti.