İngilizce bağlaç, işlevlerine ve kullanımlarına göre farklı ana başlıklar altında sınıflandırılabilir. İşte İngilizce bağlaç ana başlıkları ve bağlaç türlerine göre çeşitleri:
Koordinasyon Bağlaçları
And
Anlamı : ve
Kullanımı : İki veya daha fazla öğeyi birleştirir.

I like coffee and tea.
Kahve ve çayı severim.
But
Anlamı : ama/fakat
Kullanımı : İki zıt fikri veya durumu birleştirir.
She studied hard, but she still didn’t pass the exam.
Çok çalıştı ama yine de sınavı geçemedi.
Or
Anlamı : veya
Kullanımı :Alternatifler arasında bir seçenek sunar.
Akşam yemeği için pizza mı yoksa makarna mı istersiniz?
Would you like pizza or pasta for dinner?
So
Anlamı : bu yüzden/dolayısıyla
Kullanımı : Bir sonuca veya sonuca neden olan bir eyleme atıfta bulunur.
Yağmur yağıyordu, bu yüzden bir şemsiye aldım.
It was raining, so I took an umbrella.
Yet
Anlamı : yine de/fakat
Kullanımı : İki zıt fikir arasında bir çelişki gösterir.
Yorgundu, yine de çalışmaya devam etti.
He was tired, yet he continued working.
Neden-Sonuç Bağlaçları
Because
Anlamı : çünkü
Kullanımı : Bir nedeni veya açıklamayı ifade eder.
Kendimi iyi hissetmediğim için evde kaldım.
I stayed home because I wasn’t feeling well.
Since
Anlamı : çünkü/madığından beri
Kullanımı : Bir nedeni veya zamanı ifade eder.
Onu geçen haftadan beri görmedim.
I haven’t seen her since last week.
Therefore
Anlamı : bu yüzden/o yüzden
Kullanımı : Bir sonuca işaret eder. Mantıksal bir bağlantı kurar.
Yollar kaygandı; bu nedenle dikkatli sürdük.
The roads were slippery; therefore, we drove cautiously.
He didn’t study, therefore he failed the test.
Çalışmadı, bu yüzden sınavda başarısız oldu.
The team worked hard, therefore they deserved to win the championship.
Takım sıkı çalıştı, bu yüzden şampiyonluğu hak ettiler.
So
Anlamı : bu yüzden/dolayısıyla
Kullanımı : Bir sonuca veya sonuca neden olan bir eyleme atıfta bulunur.
She didn’t eat breakfast, so she was hungry all morning.
Kahvaltı yapmadı, bu yüzden bütün sabah açtı.
It was raining, so I took an umbrella.
Yağmur yağıyordu, bu yüzden bir şemsiye aldım.
Zaman Bağlaçları
While
Anlamı : iken/esnasında
Kullanımı : İki eşzamanlı olayı veya durumu ifade eder.
She read a book while waiting for the bus.
Otobüs beklerken kitap okudu.
it was raining while he was cycling.
o bisiklet sürerken yağmur yağıyordu.
When
Anlamı : -iken,-dığı sırada, gerektiğinde
Kullanımı : Bir olayın gerçekleştiği zamanı ifade eder.
I will call you when I arrive.
geldiğimde seni arayacağım
When I got home you weren’t there.
Eve geldiğimde sen yoktun.
Before
Anlamı : önce
Kullanımı : Bir olayın gerçekleşmeden önceki zamanı ifade eder.
Please finish your homework before going out.
Lütfen dışarı çıkmadan önce ödevini bitir.
Uyumadan önce mutlaka süt iç.
Be sure to drink milk before going to sleep.
After
Anlamı : sonra
Kullanımı : Bir olayın gerçekleştikten sonraki zamanı ifade eder.
We went for a walk after dinner.
Yemekten sonra yürüyüşe çıktık.
Yüzdükten sonra uykum geldi.
I was sleepy after swimming.
Şart Bağlaçları
If
Anlamı : eğer/şayet
Kullanımı : Bir koşul veya olasılığı ifade eder.
If it rains, we will stay at home.
Eğer yağmur yağarsa evde kalacağız.
If she calls me, I will apologize to her.
Eğer beni ararsa ondan özür dileyeceğim.
Unless
Anlamı : olmadıkça, olmazsa, -mezse
Kullanımı : Bir koşulun yerine getirilmediği durumu ifade eder.
I won’t go out unless you come with me.
Benimle gelmezsen dışarı çıkmayacağım.
She can’t get better unless she doesn’t take medicine.
İlaç kullanmadığı sürece iyileşemez.
Provided that
Anlamı : koşuluyla
Kullanımı : Bir şartın yerine getirilmesi durumunda bir eylemin gerçekleşeceğini ifade eder
You can go, provided that you finish your work.
İşinizi bitirmek şartıyla gidebilirsiniz.
You can borrow my car for the weekend, provided that you return it on Monday.
Hafta sonu için arabamı ödünç alabilirsin, pazartesi günü geri getirmen şartıyla.
You can join the team, provided that you meet the minimum requirements.
Minimum gereksinimleri karşılaman şartıyla, takıma katılabilirsin.
Karşılaştırma Bağlaçları
As
Anlamı : olarak/gibi, olduğu gibi, -ki , -iken, -irken, mademki
Kullanımı : İki şey arasında bir benzerlik veya eşitlik ifade eder.
She sings as beautifully as a bird.
Bir kuş kadar güzel şarkı söylüyor.
As I was leaving, the phone rang.
Ayrılırken telefon çaldı.
Than
Anlamı : daha fazla/daha az
Kullanımı : Bir karşılaştırma yapar.
He is taller than his brother.
O, kardeşinden daha uzun.
I prefer tea rather than coffee.
Ben kahve yerine çayı tercih ederim.
Like
Anlamı : gibi
Kullanımı : Bir benzetme veya benzerlik ifade eder.
She dances like a professional.
O, profesyonel gibi dans eder.
He talks like he knows everything.
O, her şeyi bildiği gibi konuşur.
Bu sadece bazı yaygın İngilizce bağlaç ve kullanımlarıdır. İngilizce bağlaç çeşitliliği oldukça geniştir ve metinlerde farklı bağlantılar kurmamızı sağlar. Bağlaçlar, yazılı veya sözlü iletişimde fikirleri düzenlemek ve birbiriyle ilişkilendirmek için önemli bir araçtır.
Eşlik eden Bağlaçlar
Bağlaçlar | Anlamı |
---|---|
Both … and | Hem…hem de: Hem X hem de Y |
Whether … or | İster…ister: X olsun ya da Y olsun |
No sooner … than | …yapar yapmaz: X yapar yapmaz Y oldu. |
The more … the more | Ne kadar…o kadar: Ne kadar çok X, o kadar çok Y. |
So … that | Öyle…ki: Öyle X ki Y oldu. |
Hardly … when | Henüz…olmuşken: Henüz X olmuşken Y oldu. |
Such … that | Öyle…ki: Öyle bir X ki Y oldu. |
As … as | Kadar…kadar: X kadar Y |
Rather … than | …den ziyade: X yerine Y |
Scarcely … when | Henüz…olmuşken: Henüz X olmuşken Y oldu. |
Not only … but also | Sadece…değil aynı zamanda: X değil sadece Y da. |
Either … or | Ya…ya da: Ya X ya da Y |
So … as | Kadar…kadar: X kadar Y |
Neither … norScarcely … when | Ne…ne de: Ne X ne de Y |
İngilizce bağlaç Sınıfları içindeki “correlative conjunctions” Türkçede “eşlik eden bağlaçlar” olarak adlandırılır. Bu bağlaçlar, bir cümlede iki fikri birleştirmek için sıkça kullandığımız çiftler halinde gelen bağlaçlardır.
İngilizce bağlaç : Eşlik eden bağlaçlar, birbiriyle ilişkili veya karşıtlık içeren fikirleri bağlamak için kullanılır. Bu bağlaçlar, cümledeki kelimelerin birbirine eşlik ettiğini ve birlikte çalıştığını gösterir. İki bağlaç birlikte kullanılır ve cümlenin yapısına uygun bir şekilde yer alır.
Both..and
She is both intelligent and hardworking.
O, hem zeki hem de çalışkan.
We both laughed and cried during the movie.
Film sırasında hem güldük hem de ağladık.
Whether…or
Whether it rains or shines, we will have a picnic.
Yağmur yağsa da güneş açsa da piknik yapacağız.
I can’t decide whether to go to the party or stay at home.
Partiye gitmeyi mi yoksa evde mi kalmayı seçemiyorum.
No sooner…than
No sooner did he leave the house than it started raining.
Evi terk etmesiyle hemen yağmur yağmaya başladı.
No sooner had she finished speaking than the audience applauded.
Konuşmasını bitirir bitirmez izleyiciler alkışladı.
The more…the more
The more you practice, the better you will become.
Ne kadar çok pratik yaparsanız, o kadar iyi olacaksınız.
The more you study, the higher your grades will be.
Ne kadar çok çalışırsanız, notlarınız o kadar yüksek olacak
So…that
The music was so loud that we couldn’t hear each other.
Müzik o kadar yüksekti ki birbirimizi duyamadık.
She was so tired that she fell asleep instantly.
O kadar yorgundu ki anında uyuyakaldı.
Such…that
It was such a beautiful sunset that we couldn’t take our eyes off it.
Öyle güzel bir günbatımıydı ki gözümüzü ondan alamadık.
She cooked such a delicious meal that everyone praised her.
Öyle lezzetli bir yemek pişirdi ki herkes onu övdü.
Hardly…when
Hardly had I sat down when the phone rang.
Henüz oturmuştum ki telefon çaldı.
Hardly had he started reading when he fell asleep.
Okumaya başlamıştı ki uyuyakaldı.
As…as
He is as tall as his father.
O, babası kadar uzun.
The coffee is as hot as lava.
Kahve lav kadar sıcak.
Rather…than
I would go for a walk rather than watch TV.
TV izlemek yerine yürüyüşe çıkarım.
She prefers reading rather than playing video games.
Video oyunları oynamak yerine okumayı tercih eder.
Scarcely…when
Scarcely had the concert started when it began to rain.
Konser başladığı anda hemen yağmur yağmaya başladı.
Scarcely had she finished her meal when the phone rang.
Yemeğini bitirdiği anda telefon çaldı.
Not only…but also
She not only sings well but also plays the piano.
O, sadece iyi şarkı söylemekle kalmaz, aynı zamanda piyano da çalar.
Not only did they visit the museum, but they also explored the nearby park.
Sadece müzeyi ziyaret etmekle kalmadılar, aynı zamanda yakındaki parkı da keşfettiler.
Either…or
You can either come with us or stay at home.
Ya bizimle gelebilirsin ya da evde kalabilirsin.
Either you apologize or I will never speak to you again.
Ya özür dilersin ya da bir daha sana konuşmam.
So…as
She is not so tall as her sister.
O, kız kardeşi kadar uzun değil.
He is not so good at basketball as he is at soccer.
O, futbolda olduğu kadar iyi değil basketbolda.
Neither…nor
Neither the teacher nor the students knew the answer.
Ne öğretmen ne de öğrenciler cevabı bilmiyordu.
She neither smiled nor said a word during the meeting.
Toplantı sırasında ne güldü ne de bir kelime söyledi.